16 Temmuz 2013 Salı


Temmuz ayında kar olmaz ama KARS olabilir. Nereden çıktı şimdi Kars diyeceksiniz, değil mi ?Yok Bodrum, İzmir, yok Alaçatı, Kos Adası derken...
Şu an KARS'TA değilim, evet ama bundan beş yıl önce bir temmuz ayında Kars'taydım ve hayatımın en unutamadığım birkaç gününü yaşadım orada. Her yıl bu ay oraları hatırlarım da ondan paylaşıyorum sizlerle. Uzun süren Karadeniz turumuzun son günlerindeki tek Doğu şehriydi orası. İyi ki gitmişiz çünkü; onca güzel Karadeniz şehirlerinden geçerken hep aklımda serhat şehri denilen ''Kars'' vardı, ''Acaba, nasıl bir yer ?'' diye merak içindeydim. Aslında ben de bilmiyordum merakımın sebebini. Hiçbir bağlantım yok aslında Karsla ilgili. Hatta rehberimiz bile turizme açık bir şehir olmadığı için fazla beklentimiz olmaması yönünde yol boyu uyardı ekibimizi. Ee tabii Bolu'dan başlayıp; Ordu, Trabzon, Giresun, Samsun,Rize, Artvin gibi yeşilliklerin insanı adeta nefessiz bıraktığı, kendinizi bambaşka diyarlarda hissettiğiniz, Ege'de yeşil renk diye bildiğiniz rengin bile aslında yeşilin tam rengi olmadığını fark ettiğiniz illerden geçip Kars'a gelince ''Burası mı Kars?'' demeniz çok muhtemel ama.. Ben yine de heyecanlıydım seyahat boyu...


Belki de hatta büyük ihtimalle Orhan Pamuk'un KARS'I anlatan romanı ''KAR'' etkilemişti beni ! Sanki gerçekmiş gibi romanda geçen KARPALAS otelini bile aradım. Ne komik değil mi ? Cihangir'de Masumiyet Müzesini aradığım gibi! (Sonra müze açılınca bulabildim orayı !)

Kars gerçekten çok küçük bir ilimiz. Otelimize varınca; '' Şehir merkezini ne zaman göreceğiz? '' diye sorduğumda ''Şimdi geçtik ya içinden Petek Hanım ! '' demişti rehberimiz. İlk şaşırmam o andı. Olsun ben yine de gezecek, görecek bir yerler bulurum dedim.
                                                                    
Yorgunluğumuzu atmak için bir yerlerde oturup, bir şeyler içelim diyerek dolaşmaya çıktığımızda ise; aslında bir yerler değil bir yer olduğunu fark ettim. Orası da geniş, açık hava çay bahçesiydi. Batı'da ve Anadolu'da az gelişmiş çok şehirler gördüm ama Kars'a az gelişmiş diyemem, çünkü olanaklarının kısıtlı, imkanlarının sınırlı olmasına rağmen kendi içinde bir asaleti vardı şehrin...Sessizdi, kendine yeten ve başka şehirlere özentisi olmayan bir şehirdi, hatta sanki sukunetinin içinde hüzün vardı. Ama insanları gayet keyifliydi; neşeleri yerindeydi...



Rus mimarisinin hakim olduğu ( Şehirde hala yıllar önce Ruslar tarafından yapılan alt yapı kullanılmaktaymış.), dolayısı ile yüksek blokların betonlaştıramadığı bir şehir...(Ama şimdilerde nasıl, bilemem.)


Daha ihtişamlı olacağını beklediğim Kars Kalesi beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Şehrin içinde kalmış, kendi halinde bir kaleydi...


Altın Kaz Film Festivalinin yapıldığı bu yerde kaz etinin çok meşhur olduğunu bildiğim için denemek istedim; ancak yaz menüsünde yoktu ve tadına bakamadım doğal olarak... Ünlü Kars kaşarını tekerlek tekerlek alanlar olduysa da ben yerinde bolca yemeyi tercih ettim. Temmuz'da Kars dediğime bakmayın siz gayet serindi hava...


Peki ben Karpalas otelini buldum mu ? Tabii yoktu, hatta adını bile sordum. Kimse bilemedi ! Döner dönmez kitabı 2.kez okudum ama bu sefer gözümüm önünde KARS sokakları ve dağının eteklerindeki KAR ile okudum. Çok daha iyi yorumladım ve anladım...


Şehirde hayvancılığın gelişmiş olmasından dolayı halı ve kilim dokumacılığı çok yaygındı. Yukarıdaki fotoğrafı Ardahan ile Kars arasında çekmiştim. O zamanlar bir blog açıp, sizlerle buluşacağımı bilseydim, daha güzel fotoğraflar çekerdim !




Not : (Kars Yöresinde çok etkilendiğim Sarıkamış ve Ani Harabeleri ile ilgili anılarımı bir diğer yazımda paylaşmak isterim. Şimdilik bu kadar olsun, yaz günü sıkmayayım sizleri... )



Keyif Dolu Günleriniz Olsun..

Etiketler: , , , , ,

1 yorum:

  1. Teşekkür ederim ziyaretiniz için. Hoş geldiniz. Belki de çok güzel denilemez ama bana sanki, tek başına bir duruşu var gibi gelmişti...

    YanıtlaSil